25 Nisan 2015 Cumartesi

KİRLİ KALEMLER

Dili eğip bükmek ile, kalemi eğip bükmek arasında pek bir fark yoktur. Her iki eylem de, hakikati tahrif etmek suretiyle tersyüz etme, alaşağı etme ve farklı bir moda sokma bakımından  aynı işleve sahiptir. Böyle yapmaktan  maksat; Muhattabının üzerinde bulunduğu inanç veya görüş hususunda aklını ve kalbini çelmektir. Nitekim bu yöntemi Ehli kitap ( Yahudiler ) Tevratta Efendimizin (sav) nübüvvetine delalet eden pasajlar üzerinde uygulamışlardır.
 Allah Azze ve Celle bu hususta şöyle buyurur: "Onlardan bir grup, kitapta olmayanı ondan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler ve Allah katından olmadığı halde, "Bu Allah katındandır" derler. Onlar bile bile Allah hakkında yalan uydurmaktadırlar." (1) İmam Fahrettin Razi ayette geçen "dillerini eğip büklerler" cümlesinden maksat şudur der:"Dili eğip bükmek, avurtları şişirerek, çok yaldızlı laflar ederek ve mübalâğa ederek dili eğip büküp konuşmaktır ki bu da, zemmedilmiş kötü bir durumdur"(2).  İmam Keffal ise tahrifi şu şekilde izah eder:"Onlar, kelimeye yöne­liyorlar, o kelimenin irabını, mânayı değiştirecek bir biçimde tahrif ediyorlardı. Bu durum, Arapların lisanında çokça görülen bir durumdur.. Aynı şeyin İbranîce'de de yapılmış olması uzak bir ihtimal değildir " (3).
 Alelıtlak tahrifin şu şekillerde yapıldığını söylemek mümkündür; Birebir  metin üzerinde eksiltme ve artırma işlemi, kelime ya da cümlelerin yerini değiştirme ve yorum yoluyla kastedilen mananın çarptırılması. Şüphesiz buna delalet eden bir çok Nass bulunmaktadır. Örneğin bakınız: Nisa,46- Bakara,75- Maide,13,15- İsra,4,5,6,7- İbrahim,9-En'am,91.

 Biz burada sözü uzatmamak için sadece bir örnek vermekle yetineceğiz. Elmalılı Hamdi Yazır merhum Ali imran suresinin 4. ayeti Kerimesinin tefsirinde; İncil’de Cenab-ı Allah’a “baba” denildiği bilinmeyen bir şey değildir, dedikten sonra şöyle devam eder; İncil’de Cenab-ı Allah için kullanılmış olan “eb” kelimesi, gerçek anlamıyla “valid (baba) demek olamayacağı için “yaratan ve var eden” demek olduğu her din mensubu gibi Hristiyanlar için de her türlü şüphe ve tereddütten uzak bir inanç olması gerekirdi. Elbette düşmanları tarafından durmadan ve sürekli olarak “babasız” diye itham edilmek istenen Hz. İsa’ya, bu kelimenin kullanılmasına müsaade buyurulması onun hakkında Allah’ın bir rahmeti ve özel bir iltifatı olduğunda nasıl bir şüphe yoksa, Hz. İsa’nın “babam” dediği zaman “Rahim  olan Rabbim, halikim” demiş olduğunda da hiç şüphe yoktur. Binaenaleyh Hrsitiyan babaların, müteşabihata uyarak bu kelimeyi bu kadar engel bulunmasına rağmen lügat anlamıyla alıp gerçek “baba” manasına tevil etmeye çalışmaları da yaratılış inanç ve nazariyesiyle bağdaştırılması mümkün olmayan bir çelişkidir”. 
Merhum Elmalılı’nın bu tespiti çok güzel ve yerindedir. Zira hem tarih içinde hem de bu gün bazı fikir akımları, Allah’ın sıfatlarıyla ilgili olarak gelen bir takım lafızları  zahirlerine hamlederek Allah’a el, yüz, baldır vs gibi kul’a ait uzuvları isnad etmektedirler. İşbu düşünce daha önce Hristiyanların içerisine düşmüş olduğu hatanın aynısıdır.
Manaya taalluk eden tahrif işlemlerinin bugün de devam ettiğini söylemek şaşılacak bir durum değildir. Bu gün bir takım iddia sahiplerinin yeni söylemler üreterek ya da tarih içerisinde kalmış, hiç bir hüviyet değeri olmayan kavilleri, sanki yeniymiş gibi piyasaya sürerek gündemimize soktukları gizlenemez bir gerçektir. Hiçbir yenileri doğru olmayan ve hiçbir doğrusu da yeni olmayan bu iddia sahiplerinin, çalakalem yaparak ve yaldızlı sözler söyleyerek, özellikle avam tabakası üzerinde -düşünceleri ve inançları tahrif etmek suretiyle- nüfuz sahibi olmaları, toplum olarak serencamımızı etkileyen bir husustur. Buna mukabil bu söylemlere karşı geçmişte olduğu gibi, bugün de Ehli Sünnet uleması tarafından reddiyeler yazılmış ve yazılmaya devam etmektedir.

Bu kirli kalem sahiplerinin menfur iddialarını başlıklar halinde şu şekilde özetlemek mümkündür. 
a): Kader'in iman esaslarından biri olmadığı iddiası.  Kader'in, Emevilerin bir dayatması olarak lanse edilmeye çalışılan bu iddia aynı şekilde Hasan-ı Basri'ye (rh.a) aidiyeti son derece şüpheli olan hatta mümkün olmayan bir risale üzerine bina edilmiştir.
b): Allah'u Teala'nın Kullarının ihtiyari fiillerinde ki tercihlerinden bihaber olduğu iddiası: Kur'an-ı Kerim'de ki bir takım ayetlerin zahirine dayanılarak ortaya atılan bu görüş aynı şekilde filozofların; Allah cc külliyatı bilir ama cüz'iyatı bilmez görüşünü dayanak kabul etmektedir.
c): İsa (a.s)'ın öldüğü ve kıyamete yakın bir tarihte yeryüzüne nuzül etmeyeceği iddiası: Efendimizden (s.a.v) rivayet edilen onlarca hadis'e rağmen, Kur'an-dan ve Sünnet'ten bir temelinin bulunmadığı ve bu düşüncenin  islam inancına, hristiyanlardan girdiğini yansıtmaya çalışan bir görüş.
d): Peygamberlerin görevinin sadece tebliğ olduğu, Kur'an-ı tebyin etme gibi bir misyonunun bulunmadığı ve Resul'u Ekrem'den rivayet edilen hadisler yumağının uydurma olduğunu savunan   görüş.
e): İslamda recm'in olmadığı, hayızlı kadınların oruç tutabileceği, kıyamet alametlerinin olmadığı, Mucize diye bir şeyin olmadığı ve ya Efendimizin (s.a.v) tek mucizesinin Kur'an olduğu, Cennet ve Cehennemin ebedi olmadığı, Mehdi (a.s)'ın ahir zamanda zuhuru'nun safsata olması ve buna benzer son derece yersiz ve tutarsız görüşler.
 İtikadiyata direk ya da dolaylı olarak taalluk eden bu görüşlerin yeni olmadığını, daha önce de bu söylemleri bir takım bid'i fırkaların, oryantalistlerin, müsteşriklerin ortaya attığını söylemiştik.
 Son derece kirli kalemlerin ucundan bizim inanç sahamıza intikal eden bu alelade söylemler, varlık sebebimiz olan kulluk görevimizi yerine getirmemizde bizi toplumsal olarak etkilemektedir. Mamafih müslümanların bundan dolayı çok uyanık olmaları ve her yeni diye oraya atılan görüşleri kimden gelirse gelsin, Ehli Sünnet Ulema'sının süzgecinden geçirmeden kabul etmemeleri elzemdir. Allah (c.c) ayaklarımızı sabit kılsın.

1) Ali imran, 78
2) Fahrettin Razi, Mefatihul ğayb, ilgili ayet tefsiri

3) Aynı yer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder