29 Kasım 2015 Pazar

Lafzı hakikat üzere hamletmeye imkan olmadığında mecaza gidilir

Kaidenin şerhi ve bölümlerinin beyanı:

Hakikatin özürlü olmasından maksat, bir lafzı, hakiki anlamı üzere hamletmeye imkanın olmaması demektir. Bu imkanın olmaması, hakikatın hariçte de bir varlığının olmamasıdır. Bu durumda lafız, mecazi mana üzerine hamledilir. Birinin şöyle demesi gibi; ben bu evimi evladımın  üzerine vakfettim. Bu kimsenin yanında sulbünden gelen çocukları yok ise, ancak çocuğunun çocuğu gibi torunları var ise, yapmış olduğu bu vakıf torunlarına hamledilir. Şüphe yok ki “evlat” lafzı hakikat üzere kişinin sulbünden gelenlere hamledilir, mecazen ise kişinin torunlarına da hamledilir. Fakat o kimsenin sulbünden olan çocukları yok ise, bu sözü hakikate hamletmek mümkün değildir.

Hakikatin mümkün olmaması durumunda, terk ciheti dikkate alınır:

Mecazi manaya itibar edilmesi, kelamın hakiki manasına değil mecazi anlamına hamledilmesi, lafzın, hakiki manasının dışında mecazi manasının kullanılmasına gidilmesinde, yemin edenin birinin; “vallahi şu ağaçtan yemeyeceğim” demesi gibi, bu kimsenin sözü ağacın meyvesinden yemesine hamledilir. Her ne kadar mecaz da olsa. Şayet ağacın meyvesinden yer ise yemini bozulur. Eğer ağacın dalından ve yapraklarından yer ise, her ne kadar hakikat ise ( sözünün zahiri bunu gerektirse de ) yemini bozulmaz. Çünkü bu sözün kullanılmasından maksat, hakiki mana değil, mecazi manadır.

Buna binaen şu fıkhi kaide geldi:

“Adet’in” delalet etmesiyle, hakikat terkedilir. Buna binaen bir kimse tarlasını beldesindeki fakihlere vakfetse, bu “fakih”  sözünün içerisine ictihat ehliyetinde olan fakih değil, taklidi manada ki fakihler girer. Çünkü  “fakih” lafzı örfen mukallit olan fakihlere ıtlak edildiği için, vakfedenin sözü onlara yönelik olur. Nitekim fakih lafzının (örfe’n bu şekildeki) kullanımı bilinen bir şeydir.

Adet’in (örfün) delaletiyle hakikatin değil, mecazi mananın irade edilmesinde, hakikati bırakmanın ve terketmenin  misallerinden: yemininde (şöyle) diyen kimsenin sözünün hamledilmesidir; “Vallahi ben bu eve adımımı atmam”; ( şayet bu kimse ) binek üzerinde eve girerse yemini bozulur, ( ama bu kimse) içeri girmeksizin adımını içeri koysa yemini bozulmaz. Çünkü onun bu sözünden murat, (toplumda) cari olan adetin ve örfen kullanım şekline göre bir eve girmek, bu kimsenin sözünde olduğu gibi,  içeri girmeksizin  mücerret olarak adımını içeri koymak değildir.

17 Kasım 2015 Salı

Kelamda aslolan hakikattır

Hakikat: Bir lafzı mana itibariyle konulduğu şey için istimal etmektir. Mesela aslan kelimesi maruf  bir hayvan için isim olarak konulmuştur.
Mecaz: Bir lafzı kendisi için konulanın dışında bir mana ile istimal etmektir. Bir şartla ki; hakiki mana ile mecazi mana arasında uzak bir karineyle birlikte, istenilen mana arasında bir alakanın olması gerekir. “Nur” kelimesinin hem “İslam” hem de “ilim” anlamında kullanılması gibi.

Kaidenin şerhi:

Kaidenin anlamı: genel olarak kabul gören şey, bir kelamı mümkün olduğu kadar mecaz üzere değil, hakiki manası üzerine hamletmektir. İnsanların akitleri ve tasrifatları bu esasa binaen açıklanabilir. Biri dese ki; “ben evimi evlatlarımın sonra da fakirlerin üzerine vakfettim”. Şüphesiz vakıf, kişinin sulbünden olan evlatlara sarf edilir, torunları içine almaz. Çünkü “evlat” kelimesi kişinin sulbünden olan evlatlar için hakiki manadır. Bu kimsenin sulbünden gelen evlat olduğu müddetçe, evlat kelimesi yalnızca onlar için kullanılır. İsterse torunları bulunsun. Bu durumda onlar evlada dahil olmazlar.

Kaidenin bölümleri ve tatbikatları:

1: Bir kimse: bu evin sahibi Zeyd’tir dese, bu, evin Zeyd’e ait olduğuna dair ikrar kabul edilir. Ben bu sözümle o evin Zeyd’in meskeni olduğunu  kastettim dese bile  kabul edilmez.

2: Bir kimse: ben evimi beldemde ki Kur’an hafızlarına vakfettim dese, daha önce hafız iken Kur’an’ı unutan kimseler buna dahil edilmez. Bu kimseye önceki durumuna nazaran her ne kadar mecazen hafız denilse de.

3: Eğer bir kimse alışveriş veya icar gibi işler yapmayacağına dair yemin etse, bu kimsenin yemini ancak fasit olmayan sahih bir akitle bozulur. Buna binaen şer’i hakikatler ancak fasit akitlerin aksine sahih akitlere taalluk eder.


4: Bir kimse alışveriş yapmayacağına dair yemin etse, akabinde yerine alışveriş yapacak bir vekil tayin etse ve “alışveriş yapmayacağım”  sözünü hakikatine hamletse ( alışverişi şahsen yapmaması),  yemini bozulmaz. Bu cümleden olarak şayet, yeminini üstlenmeyen ( işlerini başkasına yaptıran) bir konumda ise Sultan gibi, (ki, Sultan genelde emirle iş yaptırır) veya bina yapımı gibi halif’in ( yemin edenin) üzerine yemin ettiği şey ( mahlufun aleyh) mesleği (adet) ve buna benzer işler değilse, emrederek başkasına yaptırırsa yemini bozulur.